İpek yolu da Türkler açısından önemli bir yer tutmaktadır.Türklerin temel geçim kaynaklarının hayvancılık ve kısıtlı imkanlarla tarım olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca dokumacılık ve madencilikte önemli bir yer tutmaktadır.Daha çok Türk kültüründe bu faktörler etkili olacaktı.Ancak İpek yolunun denetimi elde tutulduğu sürece ticaret de
Türkler için önemli bir geçim kaynağı olmuştur.Yine ticari faaliyetler sırasında diğer topluluklarla kültür alışverişi içerisinde bulunulmuş buda günümüz Türk kültürünün ortaya çıkmasında zenginleşmesinde etkilidir.
Türklerin yarı göçebe yerleşim tarzından yerleşik hayata geçişleri ve yaşam tarzlarının da bu doğrultuda belirlenmesinde ipek yolu etkili bir faktördür.

İPEK VE İPEKLİ KUMAŞLAR HAKKINDA BİLGİLENMEİpeğin elde edilişi
İpek böceği ( bombyx mori ), tırtılından ipek elde edilen kelebeklere verilen genel isimdir. İpekböceği dut yaprağıyla beslenir. İpekböceğinin erişkini tombul gövdeli ve soluk boz renklidir. Kanat açıklığı 4-5 cm. civarındadır.İki ya da üç günlük ömrü boyunca uçmaz ve ...beslenmez. Ama bu süre erkek ve dişişlerin üreyip yeni bir kuşak oluşturmasına yeter. Her dişinin bıraktığı 300-500 dolayında yumurta bir sonraki yılın bahar aylarına kadar serin bir yerde bekletildikten sonra tek ya da çok katlı sekilere yayılır. Tohumlar küçük tülbentler içinde delikli mukavva kutulara konur. Her birinde 25 gram tohum bulunan bu kutulara “paket” adı verilir. Bir pakette ortalama 30.000 tohum bulunur. Baharda beyaz dut ağaçlarında ilk yapraklar görünmeye başladığında tohumlar tahtadan kerevetlere serilir. 19 günlük kuluçka devresi sonunda yumurtalardan tırtıllar çıkar. Bu küçük kurtçukların herbirinin boyu 3 mm. kadardır. Tırtılların en iştahlı olduğu bu dönemde üzerlerine günde üç öğün ince kıyılmış dut yaprağı serpilir. Bu devre içinde tırtıllar her gün kendi ağırlıkları kadar yaprak yerler ve büyümeleri de yemeleri gibi hızlı olur. İpekböceği tırtılları o kadar çabuk büyür ki, büyüme süresi içinde dört defa deri değiştirmek zorunda kalır.Buna halk arasında “gömlek değiştirme” denir. Her deri değişiminden sonra daha da irileşen tırtılın rengi giderek açılır. Dördüncü deri değişiminden sonra boyu yaklaşık 8 cm.ye ulaşan tırtıl, en obur dönemini yaşayacak; ipek salgılamaya başladığı andan itibaren iştahı kesilecektir. Koza örebilecek olgunluğa erişen tırtıl kehribar sarısı renk almıştır.Günün birinde başını havaya kaldırıp ileri geri sallayarak kozasını yapmaya elverişli bir dal parçası aramaya başlar. Bu durum askı zamanının geldiğini gösterir. Bu sırada kerevetlere, sapı aşağı, dalcıkları yukarı gelecek şekilde meşe, katırtırnağı,funda dalları yerleştirilir. Bu dalların kuru olması gerekir. İpekböceği bunların üzerine tırmanır; kendini askıya alarak koza örmeye başlar; kendisi koza içinde kalır. Böcekler, yaklaşık bir hafta süresince, dalların üzeri bembeyaz olacak şekilde, kozalarını büyük bir çaba ve titizlikle örerler. İpekböceğinin vücudundaki bir çift bezin salgıladığı zamk gibi yapışkan bir sıvı, hayvanın alt dudağındaki meme denilen çok küçük deliklerden iplik halinde dışarı çıkar; havayla temasında donar. İşte “ipek” budur. Böcek önce kozasının dış kısmını yapar, daha sonra kendi vücudunun etrafını sarmaya koyulur. Sarma işi ilerledikçe hayvan küçülür, küçülür, sonunda kozanın içinde görünmez olur. Kozanın dışındaki iplikler gevşek ve dolaşık, içindeki iplikler düzgündür. Oluşan kozaların küçük bir bölümü kelebeklerin çıkıp yumurta vermesi için bekletilir. Diğerlerinde ipekböceği kozayı delerek çıktığında ipeğe zarar vereceğinden “boğma” denen bir işlemle koza içinde öldürülür. Kozaları boğmak için, içinde su kaynamakta olan büyük bir kazana bir saçayak yerleştirilir.Bunun üzerine, içinde çekimi yapılacak kozaların bulunduğu kalbur oturtulur. Daha sonra kazanın ağzı iyice kapatılır. Böylelikle kozalar içindeki tırtılların (krizalitler) yaklaşık 80 derece buharda ölmesi sağlanmış olur. Bu işlemden sonra ipek ipliğinin liflerini yapıştıran ipek zamkının (serisin) yumuşatılması gerekir. Yumuşatma için kozalar, 70-80 derecede kaynayan suyun içine atılırlar. İplik çekmeye elverişsiz olan dıştaki ipek elendikten sonra içteki iplikler çıkrıklarla çekilerek çile haline getirilir. İpekböceğinin topu topu iki ay süren kısacık ömründe bize bıraktığı tek bir kozadan yaklaşık 1000 metre uzunluğunda ipek teli elde edilmiş olacaktır. 20.000 ipekböceğinin iki aylık ömürleri süresince tüketecekleri 600 kilo dut yaprağı yaklaşık 40 ağaçtan elde edilecektir.
İpekçiliğin Hikayesi
İpek, uygarlığın en eski devirlerinden beri doğal yapısı, parlaklığı, kolay boyanabilmesi, inceliği, yumuşaklığı, dayanıklılığı, esnekliği, hidrofilliği ve kendine özgü tutumuyla en kıymetli tekstil hammaddesi olma özelliğini korumaktadır. İpekçiliğe d...air hemen her milletin bir hikayesi bulunmaktadır. İpeğin ilk bulunuşu şüphesiz doğu ülkelerinde olduğu bilinmektedir. Buradan da yani doğu ülkelerinden batı ülkelerine doğru yayıldığı bilinir. Fakat ipekçiliğin ilk nerede ve nasıl bulunduğuna dair bilgiler birbirinden karışık ve de şüphelidir. Aslında önemli olan da bu işten insanların faydalanmasıdır. İpekböceğinin anavatanı Çin'dir. Rivayete göre M.Ö. 2600lerde hüküm süren Çin İmparatoru Hoang-Ti zamanında saray bahçesinde bir tırtılın dut yaprağı yediğini ve sonra koza ördüğünü görmüştür. Bu durum üzerine imparator, bu kurdun hayatının incelenmesini emretmiş ve bu görevi eşi Kraliçe She-Ling-She'ye vermiştir. Kraliçe uzun zaman yaptığı gözlemler sonucunda bu kozadan ipek çekilebileceğini ve bunun da dokumacılıkta kullanılabileceğini tesbit etmiştir. Bu nedenle ipekçilik tarihinde She-Ling-She bir ipek ilahesi olarak bilinmektedir. Çin'de saygın bir uğraş olarak yüzyıllar boyunca büyük bir gizlilik içinde yürütülen ipekböcekçiliği, ülkeye ün kazanmış ve geliştiği ülkelerde büyük bir gelir kapısı aralamıştır. Çin, bu değerli hazineyi kaybetmemek için yüzyılllar boyunca bir takım katı kurallar uygulamıştır. Ancak M.S. 149 yılında Türkistan'da bulunan Hotan Eyaleti Hakanı'nın bir Çin prensesi ile evlenmesi sonucunda ipekçiliğin Çin sınırları dışına taşmasına sebep olmuştur. Çin' de bir asalet nişanesi olarak bilinen ipeğin Hotan’ da bulunmaması nedeniyle prensese aynı ihtişamı devam ettiremeyeceği söylenmiş, buna üzülen prenses, gerek ihtişamını devam ettirmek üzere gerekse zevcine bir düğün hediyesi götürmek üzere saçlarının arasına ipek tohumlarını saklayarak Hotan'a geçmiştir. Böylece ipek, ilk defa Çin sınırları dışına çıkmıştır. Bu tarihi olay Çin ve Hotan’ ın bu yüzden savaş yapmasına sebep olmuştur. Hotan’ dan sonra ipekböcekçiliğinin yavaş yavaş İran’ ın doğusuna doğru yayılmaya başladığı anlaşılmaktadır. M.S. 300 dolaylarından önce Japonya'da, daha sonra da Hindistan'da ipekböceği yetiştirilmeye başlanmıştır.
www.tekstiltek.com
YanıtlaSil